Maç sonu TFF Lideri Mehmet Büyükekşi, Hırvatistan yenilgisini şanssızlığa bağladı. Haksız sayılmaz! Baht oyunlarının bu derece spora nüfuz ettiği ülkede, TFF Lideri’nin da diğer mazeret bulmasını beklemiyorduk.
Ama gerçek, farklı ve çok acı bir halde Hırvatistan Teknik Yöneticisi Zlatko Daliç’ten geldi. Hem de tokat üzere, anlayana! Dedi ki: “Biz 3.5 milyon, siz 80 milyonluk ülkesiniz. Hiç utanmıyor musunuz düştüğünüz bu duruma!”
Aslında tam olarak bu türlü söylemedi lakin biz bu türlü anladık! 25 Haziran 1991’de kurulan Hırvatistan, yaklaşık Bursa kadar olan nüfusu ile, kuruluşundan 7 yıl sonra 1998’de, Dünya Kupası’nda üçüncü oldu. Birebir halde istikrarını devam ettiriyor.
Biz ise 100 yıllık esaslı kulüplerimizin borç batağına sürüklendiği ülkemizde hala sistem, antrenör, federasyon lideri hatta spor bakanı arayışındayız!
Anlayacağınız meşgulüz; öncesinde yapacağımız çok işimiz var!
Önerim şu: Yabancı bir federasyon lideri getirmekle işe başlayalım. Olmazsa sırasıyla yabancı spor bakanı filan; devam ederiz. Aceleye gerek yok, vaktimiz bol!
BASKETBOL VE BAHİS
Uzun müddettir bu iki söz o kadar çok yan yana söylem ediliyor ki, artık tabiri caiz ise kabak tadı verdi. “Aman basketbolun marka kıymeti ziyan görmesin”, “Aman sponsorlar kaçmasın” diye diye yıllardır üstü kapatılan sorunlar gün yüzüne çıktı. Nazan Bekiroğlu’nun dediği üzere: “Yükselmek için düşmek, arınmak için kirlenmek, çıkmak için batmak lazım. Yine doğmak için ölmeli insan bir kere…” O denli değil mi?
Eskilerin ‘şüyuu vukuundan beter’ diye bir kelamı vardır. Sahiden durum bu. Antrenörler, oyuncular, yöneticiler, hakemler herkes zan altında. Tahlil var mı? Elbette var: Federasyonun, bu işin kapı ortalarında dedikodusunu yapan kulüpler ile bir ortaya gelip yargıya başvurarak yardım istemesi lazım. Kulüplerin bu manada federasyona baskı yapması lazım. Lakin nerdeeee! Ucu kendilerine dokunduğunda cılız serzenişlerde bulunan kulüpler, bu kadar korkak olduğu sürece bu da mümkün görünmüyor.
Ayrıca “Yapmazlar, zira dedikodusunu yapmak daha çok işlerine geliyor” dediğinizi de duyar gibiyim! Haksız mıyım?
Fatih Söylemezoğlu